BAY GÖKYÜZÜNÜN BAHÇESİNDE
Otostop çeken bir kadın yolda bir kamyoncuya rastlar kamyoncu kadını da alıp yola devam eder. Gece orman kenarında mola vermek için dururlar birazdan Orman içinde bir villa belirir bahçesinde de tabut taşıyan 3 adam. Neden bu işi gece yaptıkları dikkatlerini çeker kamyoncu adamlara yaklaşır, sorar. Ölen adamın vasiyetinin olduğunu o yüzden buraya geldiklerini söylerler. Adamlardan biri vasiyeti okur kamyoncu bunun Ömer Hayyam'ın Rubaisi olduğunu söyler şaşırırlar ama aldırmazlar kamyoncuyla konuşan adam sırayla yanındakileri tanıtır. Uyuyamayan adam ve sigorta dedektifi. Kendisi de yazamayan yazardır. Bahçesinde bulundukları evden bir adam çıkar "Bay Gökyüzü." Vasiyeti ona da okurlar. Kamyoncu bu sefer de bunun Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın bir yazısı olduğunu söyler. Bay Gökyüzü tabuta yaklaşır ancak tabut bir piyanodur. Şaşırırlar. Az sonra da konuşmaya başlarlar. Bay Gökyüzü, sigorta dedektifine dönerek hiç cinayet çözdünüz mü diye sorar. Sigorta dedektifi, 6 ay önce işsiz bir gence bir mobilya mağzası kundaklattırdıklarını gencin kaçamayıp yandığını söyler. Bay Gökyüzü bunu bir hikayeye dönüştürmeye karar verir. Daha sonra kamyoncuyu bekleyen kadınıda fark eder ve hepsini çay içmeye davet eder. Hep beraber otururlarken Bay Gökyüzü yazamayan yazara, sigorta dedektifinin hikayesini yazmayı önerir ve masadaki herkes bir anda role bürünür. Mağza sahibi (uyuyamayan adam) ekonomik sıkıntıya düşer sigortayı dolandırmak tek çaredir. Mağzayı kundaklatmak için birini tutar, aldığı tazminatla yeni bir mağza açar ancak sigorta dedektiflerinden biri şüphelenir. Gazeteler bu olayı yazmaz çünkü yerel gazete sahibi (yazamayan yazar) mağza sahibinin dostudur, tezgâhı birlikte düzenlemişlerdir. Sigorta şirketi dosyayı kapatır ancak şüphelenen dedektif (sigorta dedektifimiz) olayın peşine düşer. Mağza sahibinin borcu dikkatini çekmiştir. Araştırmaya başlar. Deliller toplar. Kamyoncu da oyuna dahil olur mağzaya sigortayı yapanın kendisi olduğunu söyler. Her şeyden haberi vardır ve sigorta dedektifine yardım eder, olay çözülür. Mağzayı kundaklaması için tutulan genç ise konuşmaması için öldürülmüştür. Mağza sahibi, ortağından yardım ister. Ortağı bir gece arabayla dedektife çarpar ve öldürür. Az sonra bakışlar kadına yönelir herkesin konuşup oyuna katıldığını ve kendisinin hangi rolde olduğunu sorarlar. Oyuna katılmak istemeyen kadına rol bulması için bir dk verirler aksi halde tüm olanları öğrendiği için öldürüleceğini söylerler. Mağza sahibinin kız olur ve sonunda tüm sevaplar ve günahlar paylaştırılmış hikaye yazılmıştır.
Bay Gökyüzü çevresindekilere nerden geldiklerini sorar cevap veremediklerini görünce kendilerinin rüyada olduklarını ayrılık zamanının geldiğini ayrılmadan da bir parçayla veda etmek istediğini söyler ve piyanonun yanına toplanırlar. Kadın ona kim olduğunu kendisinin de mi bir hayal olduğunu sorar. Bay Gökyüzü;
"Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi,
Ama yokta sayılmam hani!
Var olan bir şeyim ben."
Kamyoncu son kez söze karışır;
"Fakat bu mevlanadan değil miydi?"
Alarmlar çalar...
"Okuduğunuz için teşekkürler... :)"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder